İltihapsız gelen tabii akıntı abdesti bozmaz değiştirmene gerek yok
Aylık arşivler: Nisan 2018
“Ehl-i bidatin ve ehl-i küfrün arkasından namaz kilinmayacaği” Sevadu’l Azam’da geçiyor. Bu konuyu açabilir misiniz? Arabistan’da namaz iadelerini bu sebeple mi yapıyoruz? İadelerde nasıl niyet ederiz?
Bidat sahibi ikiye ayrılır amelde ve itikadda olarak Amelde bidat sahibinin arkasında kılınır imamın sakalsız olması gibi
İtikadda bidat sahibi ise onu küfre götürmüyosa kılınır küfre götürüyorsa kılınmaz Ebu Bekir’in sahabeliğini Allah’ın görüleceğini inkar etmek gibi
Bir kadın taharetten sonra çaput bezle kurulanıyorsa o bezi kuruduktan sonra tekrar kullanabilir mi yoksa bi kere kurulanınca artık kullanılamaz mı?
Temizse hakiki necaset yoksa tabiki kullanabilir
Kişi kardeşinin eşiyle 2 taraftan evliyse çarsafsız cikabilir mi ?
Çıkamaz nikah muvakkaten haramdır. Ebedi değil birini boşasa diğeri helal
İddet beklerken zaruri ihtiyacını karşılayamayacağını bildiğimiz kişiye ,iddetin öğretilmemesinin (bilen ve anlatmayan kişiye) sorumluluğu var mıdır?
Elbette vardir. Zira kimse bakmiyorsa ve rızkını temin etmek icin cikmasi gerekiyorsa gunduz zaruret miktari cikar. Aksmalari muhakkak iddet beklediği evde kalır.
Bir kimse ramazan ayında oruca niyet etmeyip, oruç tutmasa kefaret gerekir mi?
➡Vebali o kadar büyüktür ki ceza olarak kefaret bile yetmez!
(Efendi hazretlerimiz)
➡Kefaret gerekmez, gününe gün olarak kaza eder.
Surete / hayvana / canlıya karşı namaz kılmak caiz midir?
?Şayet suret secde yerinde ise ve bu suret ruh sahibi varlıklara ait ise üzerine secde ederse, ittifakla mekruhtur. Çünkü surete ibadet edenlere benzer.
?Fakat üzerine secde etmiyorsa ihtilaflı olmakla beraber mekruhtur.
?Suret ayağının altında ise mekruh değildir; çünkü bu surete hürmet değil hakarettir.
?Eğer suret namaz kılanın başının üstünde, tavanda, önünde, sağında, solunda ise bakan kimsenin suret olduğunu anlayacağı büyüklükte ise burada civari kerahat vardır.
?Eğer suret bakıldığında anlaşılmayacak kadar küçükse veya kişinin arkasında ise o zaman bunda bir kerehat yoktur;çünkü böyle bir surete ibadet edilmez.
?Bir insanın yüzüne doğru namaz kılmak mekruhtur; çünkü bu da surete ibadet etmeye benzer.
?Günümüzde hayvanada ibadet edildiğinden hayvana karşı da namaz kılmamak gerekir.
?Aynada kişinin suretinin aksi olduğu için direk karşısında namaza durmamak gerekir.
Fakat aynada resmin sabit olması durumu olmadığı için burada bir hürmet durumu da yoktur.
Sefer hükmünün başlangıç yeri neresidir?
Fıkıh kitaplarımızda sefer hükmünün başlangıç noktası kişinin ikamet ettiği şehrin bütün evleri geride kalacak şekilde şehrin dışına çıkması şeklinde tarif edilmiştir. Nasıl ki seferi olan biri şehre girmeden mukim olamıyorsa, ha keza mukim olan biri de şehrin evlerini çıkmadan seferi olamaz.
Şehrin evlerini geçmekten kastedilen bulunduğu cihetteki evlerdir. O beldenin diğer taraftaki evlerini hizalayarak geçmemiş olsa bile seferilik başlar.
Zira itibar çıktığı cihete göredir.
Şehrin tarifinde, fıkıh kitaplarımızda farklı ifadeler vardır.
Bazıları: içinde zanaat erbabı cami, çarşı, müftü, sultan veya hat ve hükümleri icra eden kadı bulunan yer olarak tarif etmişlerdir. Bazıları da şehir diye adlandırılıp sayılan yer olarak tarif etmişlerdir.
Burada şu üç soru önümüze sıkça çıkmaktadır:
1 )İstanbul gibi büyük şehirlerde her bir ilçe ayrı bir şehir olarak mı ele alınmalı?
2 ) Şehri ikiye bölen boğaz, şehrin iki taraflı sınırı sayılır mı?
3 ) Şehir ne kadar genişlerse genişlesin sefer hükmü son çıkış noktasından mı başlar?
Bu soruların cevaplarında farklı değerlendirmeleri olan hocalarımız vardır. Onların fikirlerine saygı göstermekle beraber şahsımızın kanaati şu şekildedir:
Fıkıh kitaplarımızda şehrin tariflerine baktığımızda her ne kadar ilçeler müstakil bir şehir olarak değerlendirilseler de, diğer ilçelerin onlara bitişik olmaları, kitaplarımızda geçen bitişik köyler gibi sayılılacağından, büyük şehrin tamamını geçmeden sefer hükmü başlamaz.
Ancak şehrin evleri kesilecek olsa biraz ilerde tekrar evler başlarsa bakılır; şayet aradaki boşluk “ğalve” denilen bir ok atımıysa yani iki yüz, iki yüz elli metre civarındaysa evler kesildiği yerden itibaren seferilik ve mesafesi başlar.
İstanbul’un ortasında bulunan boğazın, şehri iki ayrı şehir gibi ayırmadığı kanaatindeyiz. Bu kanaatimizde iki delilden neşet etmiştir.
1. Hidaye şerhlerinden olan Binaye adlı eserde; şehir ortasında olan nehrin şehri ikiye bölmeyeceğine, seferiliğin şehir evlerinin bitmesiyle başlayacağına delalet eden ibareler vardır.
2. Boğazdaki köprülerin bağlayıcılık özelliğinin olması. Hanefi fıkıh kitaplarından olan Mecmeu’l-Enhur adlı eserin ifadesine göre Ebu Yusuf (Allah ona rahmet etsin), kadılığı zamanında cumanın her iki yerde caiz olabilmesi için Bağdat’ı ayıran nehir üzerindeki köprünün cuma namazı saatinde kaldırılmasını emir edermiş. Bu da seyyar olan yani kaldırılması mümkün olan bir köprünün bağlayıcılık özelliği olduğunu gösterir. Nerde kaldı ki boğazdaki köprülerin bağlayıcılık özelliği olmasın.
Yaşlı bayanların mahremsiz yolculuğa çıkmaları, yaşıtları ile birlikte umreye gitmelerinin hükmü nedir?
Hanefi mezhebine göre yaşlı olsun genç olsun bir bayanın mahremsiz seferi mesafeye gitmesi nereye gitmek isterse istesin fark etmez,caiz değildir.